Girişten alıntı
“2014 yılı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilişinin 66. Yıldönümü oldu. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği de 2014 yılı için “İnsan Hakları 365” (Human Rights 365) sloganını benimsedi ve bunu tüm dünyaya duyurdu. 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen Evrensel Bildirge’nin başlangıç bölümünde insanlık ailesinin bütün üyeleri için eşit, bölünemez ve devredilmez hakların tanınmasının, dünyada özgürlüğün, adaletin ve barışın temeli olduğu, eğer hakları korunamıyor ise herkesin zulüm ve baskıya karşı son çare olarak direnme hakkına başvurmak zorunda kalabileceği belirtilmiştir. Buna karşın günümüzde Evrensel Bildirge’de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hala kurulamamıştır. İnsanların ırkından, renginden, cinsinden, cinsel yöneliminden, dilinden, din ve mezhebinden, inancından, etnik kimliğinden, siyasi-vicdani ve felsefi kanaatinden bağımsız olarak, insan olmaktan gelen hakları ve dokunulmazlıkları olduğu temel fikri dünya çapında yeterli koruma bulamamaktadır. Dünyanın hemen her yerinde halklar ve toplumlar, Devletler tarafından uygulanan politikaların insan hakları değerlerinde yarattığı aşınmaya karşı direnme haklarını kullanarak insan hakları ve değerlerini korumak için etkili bir şekilde mücadele ediyorlar. Bu bağlamda 2014 yılında gerek Türkiye’de gerekse de Ortadoğu’da barış için mücadele edildiğine, zulüm ve baskıya karşı ise aktif direnme hakkının kullanıldığına tanıklık ettik. Dünyada ve Türkiye’de tüm baskılara karşın sokaklara çıkan, örgütlenen, yaşam alanlarını korumaya çalışan insanlar direnmeye, başka bir yaşam mümkün demeye çalışırken, dünyanın her yanında otoriter rejimler polis şiddetiyle bu direnci kontrol etmek ve bastırmak için uğraştılar. Yıl boyunca dünyanın pek çok yerinde yine askeri darbeler, iç çatışmalar, savaşlar ve işgaller nedeniyle başta yaşam hakkı, işkence yasağı ihlali, soykırımlar ve kitlesel göçler olmak üzere çok ağır insan hakları ihlalleri yaşanmıştır. Bu hak ihlallerinin yoğunluğu ve yaygınlığı bakımında bölgemiz Ortadoğu, bilhassa da komşumuz Suriye öne çıkmaktadır. Özellikle IŞİD gibi çağdışı silahlı örgütlerin Şengal, Ninova ve Rojava’ya yönelik saldırıları sonucu Ortadoğu’nun kadim halklarının maruz kaldıkları soykırım tehlikesi ile Ukrayna’da yaşanan iç savaş 2014 yılına damgasını vurmuştur. Maalesef 2014, ülkemizde de ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir yıl olmuştur. İnsan hakları ihlallerinde görülen tüm çeşitliliğe ve yoğunluğa karşın başta maden ocaklarında olmak üzere yaşanan iş kazaları/cinayetleri, Suriye ve Ortadoğu’da sürmekte olan savaş nedeniyle yaşanan kitlesel göçler ve sığınmacı sorunları, Kobanê direnişi ve bu direnişi sahiplenmeye çalışan toplumsal kesimlere yönelik gösterilere müdahale sırasında yaşanan polis şiddeti bu yılın öne çıkan insan hakları sorunları olmuştur. Son yıllarda kamu idaresinin daha da artan biçimde güvenlik politikalarına ve polis şiddetine dayandırılması Türkiye’nin süreklilik arz eden temel insan hakları sorunu haline gelmiştir. Hal böyle iken yeni güvenlik paketlerinin çıkarılması ya da TBMM ye sunulması demokrasinin geleceği açısından kaygı vericidir. ”