Af Örgütü’nün raporlarına ve eylemlerine ilişkin verdikleri bilgi/açıklama şu şekildedir;
İfade özgürlüğüne ve medyaya yönelik saldırılar Türkiye’nin ardı ardına iktidara gelen hükümetleri döneminde on yıllardır tekrarlanan, değişmeyen insan hakları ihlalleri arasında yer alıyor. Son üç yılda basının, hükümetle yakın ticari bağlantıları olan az sayıda medya sahibinin elinde toplanması ve muhalif sesleri susturmak için cezai kovuşturmaların kullanılmasıyla, ifade ve basın özgürlüğü alanında gözle görülür bir kötüleşme yaşandı. Bu durum giderek daha itaatkar hale gelen bir medyanın oluşmasına yol açtı. Yetkililer, hakaret suçu ve terörle mücadele yasaları gibi kanunlar uyarınca binlerce adil olmayan cezai kovuşturma başlattı ve siyasi aktivistleri, gazetecileri ve kamu görevlileri ya da hükümet politikalarını eleştiren kişileri hedef aldı. İnsanlar sık sık sosyal medya paylaşımları nedeniyle mahkeme önüne çıkarıldı.
Muhalif basına yönelik saldırılar 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen kanlı darbe girişimi sonrası ciddi oranda arttı. 21 Temmuz’da hükümet üç ay süreli Olağanüstü Hal (OHAL) ilan etti ve 19 Ekim, 19 Ocak ve 19 Nisan’da OHAL üçer ay olmak üzere üç defa uzatıldı. OHAL döneminde, gözaltında tutulanların haklarını tehlikeye atacak şekilde, adil yargılama tedbirleri ve işkence ve kötü muameleye karşı kritik önemdeki koruma tedbirleri kaldırıldı. Bu uygulamalar işkence ve diğer acımasız, insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleye karşı uluslararası hukukun mutlak yasağını ihlal etme riskini de beraberinde getirmektedir. OHAL hükümlerinin uygulanması ayrıca gözaltına alınanların insan hakkı ihlallerine itiraz etmelerini ya da ihlallere karşı hukuki yollara başvurmalarını engelleyen geniş çapta gözaltılara da olanak sağlamaktadır.
Tutuklu gazeteciler, Fethullah Gülen ile bağlantılı yayınlardan, Kürt, seküler veya sol görüşlü yayınlara kadar geniş bir siyasi yelpazedeki muhalif basın ve yayın organlarında çalışıyorlar.
Muhalif medya organlarının Kanun Hükmünde Kararname’ler (KHK) uyarınca kapatılması sonucunda, 2500’den fazla gazeteci işsiz kaldı ve en az 777 gazetecinin basın kartı iptal edildi.
Türkiye, Kişisel ve Siyasi Hakları Sözleşmesi’nin 19. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi uyarınca ifade özgürlüğü hakkını güvence altına almakla yükümlüdür ve bu hak her türlü bilgi ve düşünceyi araştırma, edinme ve açıklama özgürlüğünü de içerir. Yetkililerin, bu hakkın kullanımına getirebilecekleri kısıtlamalar, ulusal güvenliğin ve kamu düzeninin veya sağlık ve ahlakın korunması için bariz bir biçimde gerekli ve belirtilen amaçlar açısından orantılı olmalıdır; aynı zamanda savaş propagandasını ve insanlara yönelik nefrete teşvik etmeyi yasaklamalıdır.