Diyarbakır’daki üç insan hakları örgütü, Diyarbakır’daki bazı işkence ve kötü muamele olayları hakkında ortak bir rapor açıkladılar. Raporun paylaşıldığı basın toplantısında, yapılan ortak açıklama şöyle:
”
BASINA ve KAMUOYUNA
30 Mayıs 2020 tarihinde Diyarbakır ili Bağlar İlçesi 5 Nisan Mahallesinde polis memuru Atakan Arslan’ın yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan silahlı saldırı olayından sonra şüpheli M.E.C. 31.05.2020 tarihinde polise teslim olmuştur. Akabinde çeşitli sosyal medya hesaplarında şüpheli/mağdurun araç içerisinde “elleri arkadan kelepçeli” ve çıplak bir şekilde yere yatırılmış iki fotoğrafı “polis katili yakalandı” ibaresiyle servis edilmiştir.
Bu haberlerden sonra Diyarbakır Valiliği 01.06.2020 tarihinde bir açıklama yapmıştır. Açıklama; “(…)Olayın faili M.E.C. isimli şahıs yakalandıktan sonra ilgili adli birime intikal ettirmek üzere elleri önden kelepçelenmek suretiyle ekip otosuna bindirilmiş, şüpheli şahsın araç hareket halinde iken ağzından çıkardığı jilet ile görevli personelimize saldırması ve tehdit etmesi üzerine görevlilerimizce artan oranda maddi kuvvet uygulanmak suretiyle bahse konu jilet muhafaza altına alınmıştır. İlgili adli birime intikal ettirilen M.E.C. isimli şüpheli şahsın, ekip otosunda ağzından jilet çıkarmasıyla oluşan makul şüphe nedeniyle, kendisinin ve görevlilerimizin güvenliği sağlamak adına daha detaylı arama yapılacağı esnada direnmesi üzerine orantılı güç kullanılarak kıyafetleri çıkartılmış ve iç çamaşırının bel bölümündeki lastik kısmında bir adet jilet daha bulunmuştur. Bazı sosyal medyada hesaplarında paylaşılan görüntü üst arama işlemi esnasında çekilmiş olup konu ile ilgili idari tahkikat, tespit edildikten hemen sonra başlatılmıştır.” Şeklindedir.
Bu görüntüler üzerine 31 Mayıs 2020 tarihinde Kurumlarımıza bağlı İşkenceyi Önleme Komisyonu Üyesi avukatlar durum tespiti için şüphelinin tutulduğu kolluk birimine gitmişlerdir. Meslektaşlarımız önce şüpheli hakkında tıbbi rapor düzenleneceği gerekçesiyle şüpheli/mağdur ile görüşmesi engellenmiştir. Avukat görüş kısıtlaması olmamasına karşın “şüphelinin avukatlarla görüşmek istemediği ve bu talebe ilişkin ellerinde şüpheli tarafından imzalanmış belge olduğu “ belirtilerek görüşme herhangi bir hukuki dayanak olmaksızın engellenmeye devam edilmiştir. .Meslektaşlarımızın ısrarı üzerine bu kez yasaya aykırı bir şekilde vekaletname olmadan görüşemeyecekleri söylenmiştir. Yaklaşık 8 saat süren ısrardan sonra meslektaşlarımızın telefonlarını dışarıda bırakmak şartıyla görüşebilecekleri söylenmiştir. Konu meslektaşlarımız tarafından değerlendirilerek işkence gibi bir insanlık suçu karşısında kanuna aykırı bu talep kabul edilmek zorunda kalarak şüpheli/mağdur ile görüşülmüştür.
Şüpheli/mağdur M.E.C’in avukatlara verdiği beyanda; “31.05.2020 günü sabah saat 10.30 sularında teslim olmadan önce yaralanan kişinin ölüp ölmediğini, polis olup olmadığını bilmiyordum.Karakolda şahsın öldüğünü ve polis olduğunu öğrendim.Bağlar karakoluna teslim olduktan sonra 5 dakika içerisinde bir ekip geldi ve beni Oryıl’ın bitişiğinde bulunan karakola getirdiler.Bu süre zarfında teslim olmamdan itibaren her defasında darp ediyorlardı,işkence ediyorlardı.Hiç durmadılar. Oryılın oradaki karakolda 5 dakika durmadan beni asayişe getirdiler. Bana en uzun süre işkence ve kötü muamele yaptıkları yer Asayiş Şube Cinayet Büro Amirliğindeki koridorun sonunda bulunan sol odada gerçekleştirdiler. Beni, bahsini ettiğim odaya getirene kadar darp etmeye işkence etmeye devam ettiler. Herkes anneme bacıma ,aileme sinkaflı küfür ediyordu.Ben teslim olduğum zaman 4-5 saat ters kelepçeli bir şekilde kaldım. İşkence ettiklerinde ters kelepçeli bir şekilde etmeye devam ediyorlardı. Üstümdeki tüm kıyafetleri çıkarıp çıplak elle ve jopla işkence ediyorlardı. Boğazımı sıkıp nefes almamı engelliyorlardı, boğulacak gibi olduğumda bırakıyorlardı. Bana işkence ettikleri vakit başımı eğip gözümü kapatmaya çalışıyorlardı. 01.06.2020 tarihi öğleden önceye kadar şuurum yerinde değildi. Ben 31.05.2020 tarihinde ifade vermeden 15-20 dakika önce doktor beni bulunduğum yerde muayene etti.Muayene esnasında polislerden biri mevcuttu” şeklinde ifade etmiştir.
Aynı olay ile ilgili olarak şüpheli/mağdur M.E.C.’nin ikametinin bulunduğu binada Mağdur anlatımlarına göre 31.05.2020 tarihinde polis tarafından baskın yapılmış, bazı evlere kapıları kırılmak suretiyle girilmiş, evde 7, 9 ve 11 yaşındaki çocukların da bulunduğu sırada ebeveynlerine polis köpekleri saldırısı nedeniyle bazı mağdurlar yaralanmış, evde bulunan bazı mağdurlar da köpek saldırısıyla birlikte polis tarafından ayrıca işkence ve kötü muameleye maruz kalmıştır. Buna ilişkin haberlerin yayınlanması üzerine Diyarbakır Valiliği 03.06.2020 tarihinde ikinci bir açıklama yapmıştır. Açıklamada; “…ikamette bulunan Ş.Y’nin operasyon köpeğine tekme atarak mukavemet etmesi üzerine operasyon köpeği kendiliğinden refleks göstermiş ancak eğiticisi tarafından derhal kontrol altına alınmış, haberlerde iddia edildiği şekilde ikamet içerisindeki şahıslara operasyon köpeği marifetiyle kasıtlı bir saldırı olmamıştır..” denmiştir.
Değerli Basın Mensupları,
Ulusal ve uluslararası mevzuatta işkence suçu mutlak olarak yasaklanmıştır. Buna karşılık son olayda da görüldüğü üzere işkence yasağına aykırı davranılmıştır. Bu yasağa rağmen son dönemlerde Diyarbakır’da özellikle ilk yakalama anında polisin kapı çalmadan doğrudan kapıları kırarak konutlara girmesi yaygın bir idari pratik haline gelmiştir. Bir çok olayda şüphelinin yanı sıra konutta kalan kişilere de işkence ve kötü muamelede bulunulduğu iddia edilmektedir.
Bu tür olayları takip eden meslektaşlarımızın görevlerini yapmaları keyfi bir şekilde engellenmekte, işkence mağdurları Rapora konu olayda da olduğu gibi işkence mağdurlarının avukata erişimi engellenmektedir. Mağdurlar mevzuata uygun bir tıbbi muyaneden geçirilmemektedir. Rapora konu vakada da olduğu gibi bazı vakalarda muayeneler sağlık kuruluşu yerine kolluk biriminde ve polislerin refakatinde yapılmakta, bulgular gerçeğe uygun bir şekilde rapor edilememektedir.
Gerek rapora konu olayda gerekse de yakın zamanda yaşanan bir çok olaya ilişkin tespitlerimizi raporumuzda bulabilirsiniz.
Bizler son olarak raporda detaylı olarak belirttiğimiz taleplerimizi de özet olarak sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Bu olayda özellikle mağdur M.E.C. hakkında kolluk biriminde düzenlendiği ileri sürülen doktor raporuna itibar edilmeyerek, işkence iddialarıyla ilgili olarak mağdur hakkında derhal ayrıntılı ve uygun kuruluş ve koşullarda tıbbi raporlar düzenlenmeli,
İşkence iddialarıyla ilgili olarak Cumhuriyet Savcısı derhal mağdurlardan ayrıntılı bir beyan almalıdır.
İşkencenin meydana geldiği iddia edilen kolluk araçları ve birimlerinin güvenlik kameraları görüntülerine derhal el konulmalıdır.
Mağdurların işkence iddialarıyla ilgili beyanları dikkate alınarak işkence yapan, işkenceye tanıklık etmesine rağmen ve suçu bildirmeyen kolluk personeli hakkında adli ve idari soruşturma başlatılmalı ve soruşturma süresince açığa alınmalıdır.
Bu tür iddiaların önüne geçmek için ev aramaları, yakalama ve gözaltına alma operasyonları başından sonuna kadar kamera ile görüntülenerek soruşturma dosyasına eklenmelidir.
İşkence ve kötü muamele soruşturmaları etkin, hızlı ve şeffaf bir şekilde yürütülmeli, avukatların görevlerini yapmaları keyfi bir şekilde engellenmemelidir.
Her kime yönelik yapılırsa yapılsın işkence, bir insanlık suçudur ve ulusal ve uluslar arası mevzuatta kesin olarak yasaklanmıştır. Adli ve idari mercileri cezasızlık politikasını terk etmeye, suçun ve faillerin etkin bir soruşturma ile tespit edilerek, yargı önüne çıkarmaya davet ediyoruz.
DİYARBAKIR BAROSU
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ DİYARBAKIR ŞUBESİ
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI DİYARBAKIR TEMSİLCİLİĞİ
”