Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) “Diyarbakır İli Sur İlçesi’nde Yerinden Edilen Ailelerin Temel Haklara ve Kamu Hizmetlerine Erişimi Projesi”nin Sonuç Değerlendirme Toplantısı’nda, hazırladığı araştırma raporunu kamuoyu ile paylaştı. Dilan KAYA, Ebru DEMİR ve Ruşen YAKUT tarafından sürdürülen projede raporun editörlüğünü Reha Ruhavioğlu yaptı. DİTAM’ın Sur mağduru 500 aile ile görüşerek hazırladığı rapor; ailelerin barınma, eğitim, sağlık gibi haklarının büyük ölçüde ihlal edildiğini ortaya koyuyor. Ancak aileler bütün bu yaşananlara rağmen Sur’a dönmek ve orada yaşamak istiyorlar.
DİTAM tarafından toplantıda paylaşılan özet bilgiler şöyle:
PROJENİN AMACI VE KAPSAMI
Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi tarafından yürütülen ve bugün sizinle bir özetini paylaşacağımız ‘Diyarbakır İli Sur İlçesi’nde Yerinden Edilen Ailelerin Temel Haklara ve Kamu Hizmetlerine Erişimi Projesi’ iki ayaklı biri amaç güdülerek yürütülüştür. Projenin birinci ayağında; 2015’in Aralık ayı ile 2016’nın Mart ayı arasında devam eden sokağa çıkma yasakları ile çatışma ve operasyonlar sebebiyle yerinden edilmiş ve bu nedenle pek çok zorluğa maruz kalmış ailelerin yaşadıkları hak ihlallerini tespit etmeye; bugünkü sosyo-ekonomik durumlarını belirlemeye odaklandık. İkinci olarak; bu ailelerimizin göç etme sürecinde aldıkları hizmetleri değerlendirip, mevcut durumdaki ihtiyaçlarına göre onları, hem ilgili kamu kuruluşlarına hem de yardımcı olabilecek sivil toplum kuruluşlarına yönlendirerek ilgili hizmetlere erişimlerini kolaylaştırmaya çalıştık.
Projenin ilk etabında Diyarbakır’daki kamu kurumları, yerel yönetimler ve hak temelli çalışma yürüten sivil toplum örgütleriyle görüşmeler yaparak bu görüşmeler sonucunda, yönlendirilecek ailelerin karşılık bulabileceği kurumlar hakkında bilgilerin yer aldığı bir erişim haritası hazırladık. Hazırlanan bu erişim haritası görüşülen bütün ailelere verildi.
Sahada görüşmelere başlamadan önce, haneyi temsilen iletişim bilgileri bilinen aile bireylerine telefon ile ulaşılmış ve yapılacak görüşme için onay alındıktan sonra, haneler ziyaret edilip yüz yüze görüşülerek, daha önce hazırlanmış anket formları doldurulmuştur. İhtiyaç duyulan durumlarda, kimi ailelerle derinlemesine görüşmeler de yapılmıştır. Konunun hassasiyetine binaen, saha çalışmasından önce, proje ekibine Türkiye İnsan Hakları Vakfı Diyarbakır Temsilciliği tarafından ‘Ruhsal Travma ve Psiko-sosyal Müdahale’’ eğitimi verilmiştir. Saha çalışması 23 Ağustos 2017 – 10 Ocak 2018 tarihleri arasında yürütülmüştür. Görüşülen ailelerden 200’ü, yani yarıya yakını halen Sur İlçesi dâhilinde, 150’si Bağlar’da, 128’i Yenişehir’de, 22’si de Kayapınar’da ikamet etmektedir.
BULGULAR
Proje için yapılan ön araştırmalarımıza göre; Sur ilçesinde yaşanan çatışmalar ve ilan edilen sokağa çıkma yasaklarından etkilenip yerinden edilen aile sayısı 6.000’den fazladır. Ancak gerek bütün ailelerin mevcut ikamet adreslerine erişimin zorluğu gerekse proje süresinin kısıtlılığı sebebiyle yürüttüğümüz proje 500 aileyi kapsamaktadır. Dolayısıyla elde ettiğimiz veriler, ulaştığımız sonuçlar ve izlenimlerimizin mağdur 6.000 ailenin tamamının durumunu yansıttığını iddia etmesek bile bu çalışmanın Sur mağduru aileler hakkında belli başlı genel tespitler için önemli veriler sağladığı da bir gerçektir.
Eğitim
Örneğin; yalnızca bir kişinin lisans mezunu olması, erkek veya kadın lise mezunu toplamının 11 kişi olması, yine bu 500 kişiden 300’üne yakınının okuryazar dahi olmaması bize Sur sakinlerinin eğitim durumu hakkında bir fikir vermektedir. Bugün eğitime erişim imkanları, aile büyüklerinin dönemindeki kadar zor olmasa da sosyoekonomik durum gibi sebeplerle Sur sakinleri hala eğitime erişimde dezavantajlı durumdadırlar. Çatışma ve operasyonların Sur içinde hayatı temelden etkilemesiyle birlikte bugünkü çocuklar için eğitime erişim de uzun bir zaman boyunca durmuştur. Sur’da çatışmalı ortam sebebiyle yerinden edilen ailelerde görüşme gerçekleştirdiğimiz 500 aile içinde, yaşanan çatışmalı süreçten ötürü okulu tamamen bırakmış olan 43 çocuk bulunmaktadır. Sur ilçesinde sosyoekonomik durum başta olmak üzere çeşitli sebeplerden ötürü pek de parlak olmayan eğitimin manzarası, çatışmalar sebebiyle daha kötü bir hal almış ve 43 çocuk bundan sonraki hayatlarını bu çatışma ortamının gölgesinde sürdürmek zorunda bırakılmıştır.
Sosyoekonomik Durum
Yine görüşülen 500 aile içinden 331 ailenin, yani ailelerin %65 oranında yeşil kartlı olması veya herhangi bir sağlık güvencesinin olmaması ve görüşülen erkeklerin %52, kadınların %96 oranında çalışmıyor oluşu Sur sakinlerinin sosyo-ekonomik durumuna ilişkin geçerliliği yüksek genel bir tablo sunmaktadır. Proje kapsamında görüşülen 500 aileden 62’sinin düzenli bir geliri bulunmamakta ve sadece 100 aile ayda 2.000 TL ve üzeri gelire sahiptir. Görüşme yapılan ailelerin yaklaşık yarısı aylık gelirlerinin 1.000-2.000 TL arasında olduğunu ifade etmişlerdir. Bu aralıktaki yoğunlaşmanın valilik/kaymakamlık üzerinden alınan kira desteğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Görüşme yapılan kişiler aldıkları kira yardımını sadece kaldıkları konutun kirasını karşılamak için değil aynı zamanda bir geçim kaynağı olarak kullandıklarını ifade etmişlerdir. 500 hane içinde, herhangi bir işte çalışanların genelinde %56 oranında kayıt dışı çalışma söz konusudur. Bu tabloya, ziyaret edilen 500 hane içinde 302 kronik hasta ve 177 engelli kişi olduğunu da ekleyince önümüze çıkan fotoğraf ne yazık ki iç açıcı değildir.
Sağlık
Saha araştırmamızın sonuçlarına göre; çatışma döneminde tedavisi devam eden hasta ve engelliler tedavilerini yarıda bırakmak zorunda kalmış, sokağa çıkma yasaklarından ötürü ilaç temininde zorluklar yaşamışlardır. Çatışma döneminde hamile olduğunu söyleyen kadınlar, yoğun stres ve sağlık hizmetlerine erişim konusunda yaşadıkları zorluklardan dolayı düşük yapma riski yaşadıklarını, bazı kadınlar ise düşük yaptıklarını ifade etmişlerdir. Yine sütten kesilme, akut stres bozukluğu, depresyon, uyku bozukluğu, herhangi bir dış uyarana karşı (ambulans sesi, polis sireni vb.) aşırı tepki, öfke kontrol problemi, içe kapanma, ölüm ve gelecek korkusu, güvensizlik gibi durumların yaşandığı sıkça dile getirilmiştir. Kadın görüşmeciler, çatışma süreci ve sonrasında çeşitli fiziksel ağrılar çektiklerini, tedavi hizmeti aldıklarında bunların yaşadıkları kaygı, korku ve stresten kaynaklı olduğu tanısı koyulduğunu dile getirmişlerdir. Çatışma sonrasında özellikle yaşlıların kalp krizi, felç gibi hastalıklar geçirdikleri ve çocukların ruh sağlıklarında çatışmalardan dolayı bozulmalar meydana geldiği yine raporumuzun bulgularından bazılarıdır. Bu bulgular, çocukların çatışma döneminde yaşadıkları korku sebebiyle dışarı çıkmak istememe, içlerine kapanma, yeni gidilen çevreye adaptasyon sağlayamama, şiddete eğilim, iştahsızlık, konuşma yetisiniz zayıflaması ya da kaybı sese aşırı duyarlılık ve akut stres bozukluğu olarak sayılabilir. Çatışmaların üzerinden iki yıl geçmesine rağmen travma sonrası stres bozukluğu olarak adlandırılan bu belirtilerin yaklaşık 60 çocukta devam etmesi kaygı vericidir.
Mülkiyet Hakkı
Görüşülen ailelerin çoğu; sokağa çıkma yasağı ve çatışmaların can güvenliği üzerinde ciddi tehdit oluşturması sebebiyle evlerini çatışmanın erken döneminde terk etmek zorunda kalmışlardır. Ancak evini terk etmek istemeyen aileler; elektrik ve su kesintilerinin uzun sürmesi, yiyecek sıkıntısı, evlerinde çocuk, yaşlı ve hastaların olması sebebiyle bir süre sonra evlerini terk etmek zorunda kalmışlardır. Ailelerin hepsi yasağın kısa süreceği ve evlerine tekrar dönecekleri düşüncesi ve can güvenliği riski nedeniyle evlerini terk ederken ev eşyalarını ve değerli eşyalarını yanlarına almadan çıktıklarını ifade etmişlerdir. Çatışma sonrası hasar tespit komisyonuyla evlerine giden ailelerin bir kısmı evleri ve eşyalarının hasar görmüş olduğunu, kimileri de evlerinin tamamen yıkılmış olduğunu ve boş arazilerin üstünde hasar tespitin yapıldığını, komisyonun beyana dayalı tutanaklar tuttuğunu aktarmışlardır. Evlerine dışarıdan ciddi bir zarar gelmeyen aileler de beyaz eşya gibi ev gereçlerine silahlarla zarar verilmiş olduğunu ve çeyiz, el yapımı yün döşekler ile ziynet gibi değerli eşyalarının kaybolmuş olduklarını ifade etmişlerdir.
Görüşme yapılan aileler içinde eşya tazminatı aldığını beyan edenlerin en düşük miktarı 200 TL, en yüksek miktarı 11.000 TL olduğu ortaya çıkmıştır. Bütün birikimlerinin evlerine aldıkları eşyalar olduğunu beyan eden aileler, verilen eşya paralarının gerçek kayıplarının karşılığı olmadığını, ancak itiraz halinde verilen tazminat tutarının düşürülmüş olması sebebiyle belirlenen bu tutarı almak zorunda kaldıklarını ifade etmişlerdir. Yasakların üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen verilen eşya parasını kabul eden ailelerin bazılarının ise paralarını hala alamadıkları görüşmelerde aktarılmıştır.
Görüşülen 500 aileden 279’u çatışma öncesi Sur’da kendilerine ait bir evde yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Ancak çatışma sonrası kendine ait evde yaşayan aile sayısı 74’e düşmüştür. Çatışma hali görüştüğümüz her 4 aileden 1’ini evsiz bırakmıştır. Bu oranın arka plan gerekçelerini şu şekilde izah etmek mümkündür: Yasak ve çatışmalı bölgede yer alan Fatih Paşa, Dabanoğlu, Savaş, Cemal Yılmaz ve Hasırlı mahallelerinde yıkılmış evlerin tazmin durumuna bakıldığında, evlerin senetli ve tapulu olması ayrımının yapıldığı görülmüştür. Senetli evlerde yaşayanlara evlerin durumu hakkında hiçbir bilginin verilmemiş olduğu, tapu sahibi ailelere ise başta üç koşul sunulduğu öğrenilmiştir. Bu koşulların evlerine karşılık maddi tazminat, TOKİ’de bir konut veya Sur’daki evlerine karşılık tekrar bir ev olduğu aileler tarafından aktarılmıştır. Ancak aileler sunulan bu üç koşula dair sonrasında net bir bilgi almadıklarını, durumun belirsiz olduğunu ifade etmişlerdir. Birinci teklifte verilecek maddi tazminat, evin gerçek değerinin çok altında tutulmaktadır. İkinci seçenekte, maddi tazminatın peşinat sayılarak TOKİ’den bir ev verilmesi teklifi aileleri, güçlerinin çok üstünde bir maddi yükün altına sokacaktır. Üçüncü seçenek olan Sur’da evlerine karşılık yeni bir ev verme teklifinde de Sur’da inşa edilecek evlerin ne zaman tamamlanacağı, nasıl inşa edileceği ve fiyatlarının ne olacağı bilgisine sahip olmadıklarını dile getiren aileler, bu fiyatların TOKİ dairelerinden çok daha yüksek olacağını dolayısıyla hiç ödeyemeyeceklerini ifade etmişlerdir. Görüşülen ailelerin çoğu, evlerinin uygun bir ödeme ile yeniden yapılmasını ve Sur’da yaşamak istediklerini anlatmışlardır. Ancak hemen bütün aileler, bu üç seçeneğin de Sur’a dönüşlerini zorlaştırdığı, devletin Sur’a dönmelerini istemediği görüşünde ortaklaşmışlardır. Bu durum belirsizliğini sürdürdüğü için görüştüğümüz ailelerin büyük çoğunluğu çatışma öncesinde kendi evlerinde oturmalarına rağmen şu an kendilerine ait bir evde oturmamaktadırlar. Ayrıca görüşülen ailelerin bazılarının yıkılan bölgede iş yerlerinin olduğunu, iş yerlerinin tazmin durumunun resmi kayıtlarının (vergi levhası, iş yeri ruhsatı gibi) olmamasından kaynaklı sağlanmadığını ifade etmişlerdir.
Görüşülen ailelerin çoğu; gıda, ev eşyası ve nakdi yardım aldıklarını ifade etseler de bu desteklerin düzensizliğini dile getirmişlerdir. En düzenli yardımların, belediyeler üzerinden yapılan ev eşyası ve gıda yardımı ile valilik/kaymakamlık üzerinden yapılan kira yardımı olduğu görülmektedir.
Mülkiyet meselesinde toparlayacak olursak; görüşülen 500 ailenin 279’unun Sur’da kendine ait bir evi olmasına rağmen görüşülen tarih itibariyle bu ailelerin yalnızca 34’ü devletle uzlaşmış. %88’i hala uzlaşmamıştır. Eşya tazminatıyla ilgili olarak uzlaşma oranı %60 olarak tespit edilmiş, ailelerin %40’ı eşya tazminatı konusunda da uzlaşmamışlardır.
Sur Yaşamına Özlem
Yerinden edilme sürecinden sonra ailelerin daha çok Bağlar ve Yenişehir’in Şehitlik mahallesine yerleştikleri, yasakların kalkmasından sonra birçok ailenin Sur’un yasaklı olmayan mahallelerine geri döndüğü gözlemlenmiştir. Evlerine dönebilen ailelerin sosyal ve ekonomik yaşamlarına daha çabuk uyum sağladıkları, bu ailelerin psikolojik durumlarının daha iyi olduğu ve destek almaya daha açık oldukları görülmüştür. Evlerine ve eski mahalle yaşamlarına geri dönemeyen ailelerin sosyal yaşamlarında uyumsuzluk yaşadıkları ve ekonomik olarak zorlandıkları görülmüştür. Bu durumun ailelerin çatışmalardan kaynaklı yaşadıkları sorunların çözümünü zorlaştırdığı ve ihtiyaç duyduğu travma tedavisi konusundaki yönlendirmelere öncelik vermemelerine neden olmuştur.
Sur’da çatışma öncesi avlulu evlerde geniş aile olarak yaşayan ailelerin çatışma sonrası apartman tipi evlerde çekirdek aile olarak yaşadıkları gözlemlenmiştir. Ailelerin apartman tipi evlerde çekirdek aile olarak yaşamaya başlaması komşuluk ve mahalle kültürünün yok olmasına neden olurken, ev içi ekonominin de bölünmesine yol açtığı anlaşılmıştır. Kadınların yaşanan çatışmalardan sonra sosyal yaşantılarının değiştiği, çatışma öncesi yaşadıkları mahallelerde sosyal yaşama dahil olma durumlarının daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Çatışma sonrası yerleşilen yeni mahallelerde zamanlarının çoğunu ev içinde geçirdikleri ve sosyal yaşama erkeklere nazaran çok daha az katıldıkları tespit edilmiştir.
Sahada yapılan görüşmelerde, ailelerin hemen hemen hepsi kendilerini Sur’da daha güvende hissettiklerini, oraya dönmek istediklerini ancak yetkililerin Sur’a dair kesin bilgi vermediğini beyan etmişlerdir. Bu durumun yaşanan sıkıntılı sürecin etkilerini daha fazla derinleştirdiği, insanlardaki güven problemini arttırdığı gözlemlenmiştir.
YÖNLENDİRMELER
Projemizin ikici ayağında; görüştüğümüz 500 ailenin göç etme sürecinde aldıkları hizmetler değerlendirilerek, mevcut durumdaki ihtiyaçlarına göre aileler Diyarbakır Barosu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ile Kadın Destek Merkezleri başta olmak üzere toplamda 16 farklı kamu kurumu ve sivil toplum kuruluşuna yönlendirilmişlerdir. Bu bağlamda;
- Görüşülen 500 aile içinde 98 aile; öncelikle, yıkılan evleriyle ilgili genel bilgi almak ve gerekiyorsa dava sürecini başlatmak ve ikinci olarak da, yıkımdan sonra zarar görmüş evdeki eşyaları için verilen tazminatlarla ilgili bilgi almak üzere Diyarbakır Barosu’na yönlendirilmişlerdir. Bunlardan 6 aile ayrıca; çatışma sürecinde okulu bırakan çocuklarının “Eğitim Hakkı” ihlalinden dolayı hak arama süreçleri, sokağa çıkma yasaklarında sağlık hizmetlerine erişememeleri ve kendi bireysel sorunlarıyla ilgili de baroya yönlendirilmişlerdir.
- Yaşanan çatışmalardan dolayı travma süreci devam eden toplam 41 kişi Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği’ne yönlendirilmiştir. Bu 41 kişiden 25’i doğrudan kurumla irtibatlandırılırken 16 kişi için kurumdan randevu alınması önerisinde bulunmuş, randevu alarak katılanların tedavi süreçleri devam etmektedir.
- Sahada yapılan çalışma kapsamında görüşülen ailelerden 34 kişi/aile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na yönlendirilmiştir. Yönlendirmelerden 5’i engelli bakım hizmeti ile ilgili, 4’ü yaşlı-engelli bakım hizmeti ile ilgili, 3’ü anne-çocuk yardımı ile ilgili, 2’si yaşlılık maaşıyla ilgili, 5’i sağlık raporu alımıyla ilgili, 10’u gıda yardımı ile ilgili, 2’si ise ısınma yardımı ile ilgili gerçekleşmiştir.
- Görüşülen aileler içinde 2 kişi Aile Destek Merkezi’ndeki hobi kurslarına; 10 kadın, psikolojik destek ve kurslar için Diyarbakır Bağlar Belediyesi Kardelen Kadın Evi’ne, 10 çocuk da yine psikolojik destek ve çeşitli kurslar için Diyarbakır Bağlar Belediyesi Solin Çocuk Evi’ne yönlendirilmiştir.
- İkamet adresini değiştirdiği ve artık Sur’da oturuyor görünmediği için devletin verdiği kira yardımlarından yararlanamayan 6 aile, kira yardımı sürecinin yeniden başlatılabilmesi için ilgili mahalle muhtarlarına yönlendirilmiştir.
- Çocukları lise ve üniversite sınavlarına hazırlanan 31 aileye TED Diyarbakır Koleji’nin desteğiyle hazırlanan kitap setleri ulaştırılmıştır.
Bunlar dışında aileler taleplerine ve ihtiyaç duydukları hizmete göre; Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı, Diyarbakır Tabipler Odası, İnsan Hakları Derneği, Göç ve İnsani Yardım Vakfı, Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi, Rehabilitasyon Merkezleri, İş-kur, Kosgeb, Girişimcilik Kursları, Okuma Yazma ve Mesleki Eğitim Kursları gibi alanlara yönlendirilmişlerdir.
ÖNERİLER
- Hükümet yetkilileri yıkılan evlerle ilgili aileleri bilgilendirme çalışması yapmalıdır; belirlenen ev, eşya ve iş yeri tazminatlarına itiraz etmek isteyen ailelere yargı yolu açılmalı ve bunun bilgisi ailelerle paylaşılmalıdır.
- Çocuklar ve kadınlarla nitelikli bir psiko-sosyal çalışma yapılmalıdır.
- İnsanlara kalıcı istihdam alanları oluşturulmalıdır.
- Sosyal devlet anlayışına bağlı olarak verilen destekler net tanımlanmalı ve bir muhtaçlık algısından ziyade, hak temelli bir yaklaşımla bu destekler verilmelidir.
- Suriçi’nde demografik değişim yapılacağı endişesine karşı ailelere güvence verilmeli, yerinden edilen ailelerin Sur’a geri dönmeleri sağlanmalı, bu kapsamda yıkılan yerler yeniden inşa edilirken ailelerin ekonomik koşulları göz önünde bulundurulmalı ve kolaylık sağlanmalıdır.
- Hak temelli konularda farkındalık ve bilgilendirme çalışmaları yapılmalı ve ailelere bu süreçte destek olunmalıdır. Çatışmalardan kaynaklı yaşanan hak ihlallerine dönük kapsamlı bir araştırma yapılmalı ve hak arama mekanizmaları devreye sokulmalıdır.
- Sivil toplum örgütleri yaşanan bu gibi süreçlerde daha aktif rol alıp, süreci kayıt altına alıp, ortaya çıkan sonuçları görünür kılıp, gerekli her türlü çalışmayı yapmalı, kamu kurumları ve hükümet bu konuda sivil toplumun işlerini kolaylaştırmalıdır.