RAND Corporation Bağımsız Kürdistan’ın Bölgesel Sonuçları Raporunu yayımladı. Raporun özet metninin çevirisini Dücane Demirtaş yaptı. Raporun özet metni:
Bu raporda, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürdistan’ın olası bölgesel etkilerini inceledik. Daha detaylı olarak, bölgedeki üç komşunun-merkezi Irak hükümeti, Türkiye ve İran’ın- çıkarlarına ve her birinin muhtemel Kürt bağımsızlığına karşı yürütecekleri politikalara odaklandık. Fakat, hiçbir surette ne Kuzey Irak’ta ne de başka bir yerde bağımsız bir Kürdistan’ı salık verdiğimiz söylenemez. Birinci Körfez Savaşı dalgasında yarı bağımsız bir Kürt bölgesi oluşturulmasından bu yana, Kürdistan’ın bağımsızlığı mevzusu, akademisyenler, üçüncü ülkeler ve Kürt liderler tarafından dillendirilmekte. Saddam’ın devrilmesinin ardından, Iraklı Kürt liderler gayretli bir şekilde kuzeydeki hâkimiyetlerini arttırmak için çaba sarf ettiler ve Bağdat ile Erbil’deki bölgesel Kürt yönetimi arasındaki gerginlik -özellikle kaynakların paylaşımı ve petrol arazileri ile ihtilaflı bölgeleri kontrol etme hususunda- birçok Kürt bürokratın merkezi yönetimle aralarına daha fazla mesafe koymasına sebep oldu. IKYB’nin kaynakların dağılımı konusunda Bağdat’tan hak ettiği karşılığı alamadığına yönelik ciddi bir şikâyeti var ve birçok Kürt yönetici de açıkça nihai hedeflerinin bağımsızlık olduğunu ifade ediyorlar.
Sonuç olarak, bir gün Irak Kürdistan’ının hâkim bir devlet olup olmayacağı sorusu sadece teorik bir soru değil, aynı zamanda etkisi bölgedeki dengeleri şekillendirecek, göz önünde bulundurulması gerekilen gerçek bir olasılıktır. Bu raporda, biz açıkçası bağımsız bir Kürdistan’ın doğacağını öngörmüyoruz; ne Kuzey Irak’ta ne de başka bir yerde, ne de bağımsız bir Kürt devletini savunmuyoruz. Bunun yerine, biz olası Kuzey Irak’ın merkezi Irak yönetiminden ayrılığı durumunda, bölge için muhtemel etkileri değerlendiriyoruz. ABD’nin Ortadoğu politikası tamamen Suriye ve Irak’ta DAEŞ’e; ve yine Suriye’deki insani krize odaklanmış vaziyette. Bir gün bağımsız bir Kürdistan olarak doğabilecek nispeten istikrarlı denilebilen Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi, ABD’nin ulusal güvenliği ve bölgesel istikrar için önemli sonuçları beraberinde getirecek olmasına karşın, yeterli ilgiyi görmüyor. 1991 yılında ABD’nin Irak’ın kuzeyinde ilan ettiği uçuşa yasak bölge kararının ardından bu yana kuzey Irak’ta adı konmamış fiili bir Kürt devleti şekillenmekteydi. Irak’ın Saddam sonrası anayasası, Kürdistan bölgesini ekonomik ve politik özerk bir bölge olarak kurumsallaştırmıştı. Bağımsız bir Kürdistan görüşü kesin şekilde merkezi hükümet tarafından reddedilmiş ve bu aynı şekilde bölgedeki İran ve Türkiye gibi, her ikisi de politik ve kültürel olarak oldukça geniş haklara sahip Kürt nüfusunu barındıran belli başlı devletlerin genel çıkarları için de tehdit unsuru olarak görülmüştür.
Buna karşın yakın zamandaki bölgesel gelişmeler, Irak Kürtlerine karşı takınılan tavırlarda bazı genel değişikliklere gidilmesine sebep oldu. Her ne kadar Bağdat gayretle bağımsız bir Kürdistan’a karşı olsa da, böylesi bir sonucu önleyebilecek nüfuza sahip olamayabilir, fakat bununla birlikte Kürtlerin bağımsızlık çabalarını zora sokabilir. Türkiye istikrarlı ve özerk bir Kürdistan’ın kendisi için bazı faydalarını görmüş vaziyette. IKYB şu an Almanya’dan sonra Türkiye’nin en büyük ikinci ihraç marketi durumunda ve aynı zamanda Türk ekonomisi için önemi artan bir petrol kaynağı. Müferrih ve istikrarlı bir IKYB aynı zamanda Türkiye’nin şiddetle karşı çıktığı kuzey Suriye’de doğan özerk Kürt bölgesine yönelik bir denge unsuru olabilir. İran ise ülkesindeki bastırılmış Kürt nüfusu kımıldatacak bir bağımsız Kürdistan’a karşı temkinli olacaktır. Bununla birlikte IKYB ile bağlarını aralıksız sürdürerek açıkça Şii karşıtı olan DAEŞ’e karşı Kürt yönetimini değerli bir müttefik olarak görebilir. Genel olarak, Bağdat, Ankara ve Tahran’ın Kürt bağımsızlığına karşı takınacakları politikalar IKYB’nin bağımsız olmasına dair senaryolara dayanmakta.
Bu raporda, biz şu üç senaryo üzerinde duracağız; bölge tarafından tanınmayan tek taraflı Kürt yönetiminin bağımsızlığı, Irak devletinin çöküşüyle IKYB’nin bağımsız bir devlet olduğu “tek kalan adam” senaryosu ve Bağdat ile Erbil’in tedrici şekilde yabancılaşması. Aynı zamanda Irak Kürtleri tarafından desteklensin veya desteklenmesin, İran, Türkiye ve Suriye’deki sadece Kuzey Irak’ta hakimiyet elde etmek değil aynı zamanda yeni bir ulus yaratmak isteyen Kürt nüfusun yeniden doğacak bir Kürt ulusalcılığıyla her bir senaryoyu nasıl etkileyebileceğini de inceleyeceğiz. ABD’nin dikkate aldığı gibi eğer Kürt bağımsızlığı ideal olarak uzun vadeli bir süreçte veya Bağdat ile Erbil arasında yapılacak anlaşmalar vasıtasıyla gerçekleştirilirse bağımsız Kürdistan’a karşı olası bölgesel tepkiler bölgede geniş çaplı bir istikrarsızlık yaratmayacaktır. Türkiye Kürt bağımsızlığına böylesi bir senaryo altında hoşgörüyle yaklaşabilir, aynı şekilde İran’da kendi sınırında istikrarsızlık yaratmadığı müddetçe bağımsız bir Kürdistan’ı tolare edebilir. Güç kaybetmiş pozisyonunu göz önüne alınca, merkezi Irak yönetiminin bağımsız Kürt devletini tanımaktan çok da fazla bir seçeneğinin olmadığı görülebilir, her ne kadar bağımsız bir Kürt devletine kesin surette karşı çıkıyor olsa da. Her bir bölgesel aktör için benzer bir sonuç bildirgesi hazırladık.
Irak
Irak’taki Kürtler neredeyse bir yüzyıldır bağımsızlıklarını elde etmek için çabalıyorlar. Bağdat’ın açısından bakıldığında Kürtlerin ayrılığı Bağdat’ın otoritesine karşı doğrudan bir tehdit oluşturmakta. Bu çatışan çıkarlar, Erbil ile Bağdat arasında sürekli bir dip akıntısına ve bir dizi politik uzlaşmazlığa sebep olmakta: Irak’taki ihtilaflı bölgelerin statüsü, federal bütçenin dağılımı ve Kürt petrolünün gelişimi bu uzlaşmazlığın temel konuları. Kürt bölgesi Dohuk, Erbil ve Süleymaniye’yi içerirken aynı zamanda ihtilaflı bölge olarak adlandırılan büyük bir coğrafyayı da kapsamakta. Bu bölge Erbil ve Bağdat tarafından üzerinde hak iddia edilen etnik olarak karışık bir yer. Kürtler,2014 yılında, petrol bölgesi olan Kerkük de dahil olmak üzere, bu ihtilaflı toprakların çoğunu ele geçirdiler ve bu şekilde Kürdistan, Kerkük’ü de içine alacak şekilde, bağımsız bir bölge haline geldi. Merkezi yönetimin Kürdistan’ın Irak’ın bir parçası olarak kalacağına dair değişmez tavrına rağmen Kürtlerin bağımsızlığı elde etmesini engelleyebilecek nüfuzu sınırlı vaziyette denilebilir. Bağdat, IKYB’yi üzerindeki otoritesini sürdürmesini zora sokacak bir dizi önemli sorunlarla yüz yüze: DAEŞ’ten topraklarını geri almaya çalışan zayıflamış bir ordu, finansal ve mezhepsel kriz, ciddi politik ayrışma, tecrübesiz bir ekonomi, savaşın yaralarını sarmaya çalışan yavaş restorasyon faaliyetleri.
Öyle gözüküyor ki Bağdat yakın zamanda Kürt hâkimiyetine karşı hareket alanını sınırlayan bu zorlukların üstesinden gelemeyecek. Her ne kadar Bağdat Kürt devletinin doğuşunu engelleyemeyecek olsa da, merkezi yönetimin Kürt bağımsızlığına nasıl bakacağı böylesi bir bağımsızlığın hangi şekilde elde edileceğine bağlı. Kuşkusuz tek taraflı Kürt bağımsızlığı deklarasyonu bu çalışmada öne sürdüğümüz tüm senaryolardaki Bağdat’ın olası düşmanca tavrını provoke edecektir. Merkezi yönetim bu tek taraflı hareketi Irak’ın hâkimiyet anlayışına ve ülkeyi bir tutma gayretine karşı tahrikkar bir adım olarak görecektir. Bağdat, Irak devletinin parçalanışının ardından da muhtemel olarak Kürt bağımsızlığına karşı çıkabilir fakat öyle gözüküyor ki Kürtleri cezalandırmak için hareket alanı sınırlı olabilir. Eğer Bağdat ile Erbil’in tedrici bir şekilde uzaklaşması uzlaşılmış bir anlaşmayla sonuçlanırsa, Kürt bölgesini- özellikle Kürt yönetimi tarafından kontrol edilecek Kerkük ve ihtilaflı bölgenin çoğunu- kaybetmesinin olumsuz etkilerini hafifletmek için Bağdat, Kürt bağımsızlığından elde edebildiği kadar kazanç sağlamaya çalışacaktır.
Hepsinin ötesinde, Bağdat ve Erbil arasında iki taraflı kabul edilebilir bir anlaşmayla elde edilmiş bir Kürt bağımsızlığı tüm senaryolarda her iki tarafında en fazla kazanca sahip olduğu durumdur. Bağdat’ın cevabı aynı zamanda bölgesel bağlamda değerlendirilmelidir. Eğer Bağdat, İran ve Türkiye gibi güçlerle çalışabilme kabiliyetine sahip olursa, Irak’ın olası Kürt bağımsızlığına karşı yürütebileceği politika seçenekleri arttırılabilir. Kuşkusuz, Ankara ve Tahran ile koordineli, Bağdat’ın ele alabileceği ekonomik veya askeri bir seçenek daha etkili olurdu. Bu koordinasyon eğer ki Kuzey Irak’taki bağımsızlık, Türkiye ve İran’ın iç tehdit olarak göreceği yeniden canlanacak bir pankürtlük ve liderlik hareketine dönüşürse muhtemel ki gerçekleşebilir. IKYB büyük olasılıkla ki Bağdat ile ipleri hemen atmadan önce Irak’ın bağımsız bir Kürdistan’a vereceği cevabı değerlendirecektir. Bağdat’ın karşılığını etkileyecek ve etkisiz kılacak bir dizi unsur bulunmakta. Kürtler hâkimiyetlerini elde etme yolunda bir dizi zorluk ve önemli olaylarla yüzleşecektir ve Bağdat’ın cevabını yönetebilmek IKYB’nin değerlendirmesi gereken bir çok konudan sadece biri.
Türkiye
Her ne kadar böylesi bir devletin varlığı Türkiye’nin desteğinin ilk ölçüsünü etkileyecek olsa da, Ankara, Kuzey Irak’ta beliren nihai Kürt hâkimiyetini koşullara bağlı olarak kabul edecektir. İç politikadaki bir dizi sebebe ve Türkiye’nin enerji ihtiyacı, ekonomik zorunluluklar ve Irak ile Suriye’de artan politik belirsizlik nedeniyle Ankara Irak’taki Kürt bağımsızlığına karşı uzun süredir devam eden muhalefetini bir kenara bıraktı. Muhtemel ki, Pkk ile yeniden başlayan çatışmalardan önce, Ankara hükümeti, Kürtlerin politik olarak organize olmasına ve sosyo-kültürel haklarını savunmasına izin vererek, Türkiye’deki Kürtlerle çatışmayı sonlandırmak için siyasi bir adım atmıştı. Sivil Türk hükümetleri, önceki askeri hükümetlerin yaptığının aksine, Türkiye’deki Kürtlerin siyasi hareketlenmelerini devlet için bir tehdit unsuru olarak görmeyi bir kenara bırakmış ve bu sayede de Türkiye’deki Kürt liderler özerk yönetim çabalarının yerine Türk siyasetine ve sosyal hayatına adapte olmayı tercih etmişlerdi. Bu iki değişimin sonucu olarak, Ankara, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürdistan’ın kendi içindeki Kürt nüfusunun ayrılıkçı Kürt hareketine dahil olacağına dair korkusuna son vermiş oldu.
İktidar partisinin meclis çoğunluğunu kaybedip, Kürt partisinin başarılı olduğu ve çatışmaların yeniden başladığı 2015 Haziran seçimlerinden bu yana, Türkiye eski haline geri dönüyor gibi gözüküyor. 2015 Kasım ayında gerçekleştirilen seçimlerde ise hükümet PKK’ya karşı başlatılacak kontrgerilla savaşıyla mevcut durumun üstesinden gelmeyi taahhüt etti. Erdoğan hükümetine karşı 15 Temmuz darbe girişimi ise darbenin sürgündeki üst aklıyla bağlantıları olduğu söylenen yerel Kürt görevlilere ve akademisyenlere karşı sıkı tedbirler almasına neden oldu. Aynı şekilde kürtlere karşı alınan bu tedbirlerin amacı Kürt karşıtı kültür savaşını yeniden tetiklemek yerine merkezi hükümetin gücünü kuvvetlendirmeye göre planlanmıştı. Parlamento seçimleri ve darbe girişimi Türk hükümetini otoriteyi güçlendirmesine katkı sağlayacak adımlar atmasına itse de, ne şiddetin yeniden başlaması ne de darbe girişimi Ankara’nın Irak Kürt yönetiminin bağımsızlığına karşı stratejik bakış açısını değiştirmiş değil.
Bir diğer açıdan, Kuzey Irak’a yıllardır yapılagelen Türk yatırım ve ticaret hamlesi IKYB’yi Ankara için önemi artan ekonomik bir ortak statüsüne yükseltti. Aynı zamanda, hızlı bir şekilde yükselen Türk ekonomisi Ankara’yı enerji tedarikini çeşitlendirmenin yollarını aramaya ve daha fazla gaz ve petrol ihraç etmeye itiyor. Kürt petrol ve gazına arta gelen ulaşım fırsatı (muhtemel ilave transit ücretinin dışında) Erbil’i Ankara’nın gözünde değerli bir enerji ortağı kıldı. Üçüncüsü, Ankara bundan böyle Kürt bağımsızlığını ne Irak’ın çözülmesi ne de kendi sınırında bir karışıklığın habercisi veya sınır boyunca oluşacak bir istikrarsızlık olarak görmeyecektir. Açıkça Türkiye, DAEŞ’i defetmekte yetersiz, asayişi sağlayamayan ne de enerji ihracını temin edemeyen İran destekli Şii Bağdat hükümetine güvenmiyor. Ankara, IKYB’yi sınır güvenliğini temin etmek için Bağdat hükümetinden daha muteber görüyor denilebilir.
Dördüncü olarak, Türkiye, barış görüşmelerinin başarısız olması durumunda, PKK tarafından desteklenen Suriye Kürtlerinin güney sınırı boyunca kuracağı özerk bir bölge de Türkiye karşıtı bir hareketin PKK tarafından yeniden başlatılması ihtimali ile ciddi şekilde ilgileniyor. Türkiye Suriye Kürtlerini, 2016 ortasında olduğu gibi askeri müdahale de dahil olmak üzere, birçok yolla ürkütmeye çalışırken aynı zamanda Iraklı Kürt liderlerle çalışarak Suriyeli Kürtlerin tutumlarını etkilemeye hedefliyor. IKYB adı konmasa da bir devlet gibi çalışma vasıflarını arttırmış vaziyette ve Türkiye, benzer şekilde tedrici şekilde artan siyasi ilişkiler, ticari ve ekonomik yatırımlar ve petrol ihracatı vasıtasıyla bu dinamik gelişmeyi destekliyor. Ankara muhtemel ki iç kavgalardan ve şiddetten çökmenin eşiğine gelmiş bir Irak devletinden adım adım bağımsızlığa doğru yol alan Kürt hâkimiyetini destekleyecektir.
Fakat, Irak Kürtleri tarafından mevcut statükoyu değiştirmeye yönelik her tür ani hareket Türk liderlerin temkinli davranmasına sebep olacaktır. Muhtemel ki Türk liderler, IKYB tarafından ilan edilen ani bir bağımsızlık deklarasyonunu Türkiye’deki ve Suriye’deki Kürtleri içine alan çok daha büyük bir özerk bölgenin ve örtülü bir Kürt ulusalcılığının IKYB tarafından alevlendirildiği korkusuna kapılabilirler. Benzer şekilde, eğer Türkiye bir Kürt devletini desteklemeyi tercih ederse, IKYB’nin Bağdat ile arasındaki bağı koparması, Irak’ın Ankara ile diplomatik ilişkilerinin zedelenmesine sebep olacağı korkusunu yaratabilir. Her ne kadar Ankara’nın Irak merkezi hükümetiyle ticari bağları devasa düzeyde olmasa da güney ırak-Türkiye petrol boru hattının yeniden harekete geçmesi durumunda, Türkiye güney Irak’tan yapacağı petrol ihracatı ihtimalini kesip atmak istemeyecektir. Ankara açısından, Kuzey Irak’taki Kürtlerin bağımsızlığa doğru atacakları ani adımlar politik ve ekonomik krizlere yol açabilecekken, temkinli ve tedrici Kürt bağımsızlık süreci önemli politik ve ekonomik avantajlara sahip olabilir.
İran
İslam Cumhuriyeti’nin bağımsız Kürt devletine karşı tutumunu bizzat kendi Kürt nüfusunun devletle olan ilişkisi kadar dış güçlerin İran’ın bölgeye dair öngörüleriyle ilgili takındıkları niyetler şekillendirecektir. Bağımsız bir Kürdistan meselesi, kendi içindeki bastırılmış ciddi Kürt popülasyonunu yüreklendirme korkusu ihtimali nedeniyle, İslam Cumhuriyeti için çok hassas bir konu. İran Kürtleri, Irak’taki bağımsız bir Kürdistan’ı memnuniyetle karşılayabilecekken, bu durumdan ne derece etkilenecekleri aşiretsel, dilsel, mezhepsel bağlıklardan İran’ın politik ideolojisi içerisindeki coğrafi konuma kadar birçok geniş kapsamlı faktörlere göre değişebilir. Kürtler yekpare bir grup değil, her bir devletin içinde ulusal sınırlar boyunca var olan birçok farklılıkları bulunan topluluklar halindeler. Halk nezdinde geniş çaplı karşılık bulacak bir bağımsız Kürdistan memnuniyeti, ülke içinde Kürt nüfusa karşı sıkı tedbirlere ve dışarıda yeni Kürt devletine doğrudan saldırgan tutumlarla sonuçlanarak, İran’ın tehlike beklentisini şiddetlendirebilir.
Rakipleriyle kıyaslandığında İran’ın hâlihazırdaki jeopolitik durumunun değerlendirmesi yeni Kürt devletine karşı politikalarını şekillendirecektir. İranlı elitler Kürt bağımsızlığının Tahran’ın üzerinde ne tür bir etkiye sahip olabileceği konusunda ayrılmış vaziyette. Bazılarına göre parçalanmış bir Irak, İslam Cumhuriyetinin bölgesel gücünü zayıflatabilir. Bu şekilde parçalanmanın sonucu üç küçük devletin dış güçler tarafından manipüle edilmesi kolaylaşabilir. Diğerlerine göre, Tahran ile iyi ilişkilere sahip bağımsız bir Kürt devletinden İran faydalanabilir. Kürtler hakkında Washington’un nihai amacı da Tahran’da bir tartışma kaynağı. Bazılarına göre ABD’nin politikaları bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasını desteklemiyor görüşündeyken diğerlerine göre ise ABD Irak’ı kolayca etkileyebileceği yutulacak lokmalık parçalar haline getirmek istiyor. NATO üyesi Türkiye’nin yakın zamanda IKYB üzerinde artan nüfuzu da ayrıca İran’ın muhtemel bir bağımsız Kürt devletine karşı takınacağı tavrı şekillendirecektir.
İran’ın IKYB ile var olan ekonomik bağları, özellikle Türkiye Kürtlerle artan pazar paylaşımını devam ettirirse, Erbil’in bağımsızlık deklarasyonuna karşı tavrının yumuşamasına sebep olabilir. Bağdat’ın ciddi itirazlarına karşın IKYB ile ekonomik bağlarını arttıran İran, nihayetinde finansal çıkarlarının Kürt ulusalcılığıyla ilgilenmekten daha öncelikli olduğunu ortaya koyabilir. Kısacası, İran her ne kadar üst perde de bağımsız bir Kürdistan’dan hoşlanmayacak olsa da, böylesi bir duruma karşı şiddetli bir şekilde karşılık vermek konusunda tereddüt edebilir. Erbil’in içinde bulunduğu bağımsızlık ilanı süreci İran’ın tehdit öngörüsünü etkileyecek ve nihayetinde Tahran’ın vereceği karşılığı da şekillendirecektir. Eğer bağımsız bir Kürdistan kaçınılmaz olacak olsaydı, İran için en iyi senaryo sürecin Bağdat ile yapılagelen görüşmelerle uzaması olurdu ki bu sayede hem İran, kendi içindeki Kürt nüfusunun yeni devlete karşı cazibesini durultacak hem de 17. Komşu devletine yeni bir sayfa açmak amacıyla pragmatik bir politikayı uygulayabilmek için yeterli zaman ve siyasi ortamı elde edebilir, özellikle iç ekonomik kalkınma ve reformlar bu konuda ona yardımcı olabilirdi.
Fakat diğer yandan, ani ve tek taraflı bir Kürt bağımsızlık deklarasyonu muhtemel ki İran içindeki Kürt meselesine sadece ulusal güvenlik açısından bakan şahin kesimini güçlendireceği gibi aynı zamanda hükümet içeresindeki duruma İran’da var olan azınlıkların haklarını iyileştirerek çözüm üretmeye çalışan pragmatistlerin seslerini kısılmasına sebep olacak. Erbil’in hareketini memnuniyetle karşılayan Kürtlere karşı sert tutum büyük olasılıkla İran içindeki Kürt ulusalcılığını yeniden alevlendirecektir. Benzer şekilde, eğer Irak gittikçe zayıflayan bir devlet olsaydı, İran’ın artan Bağdat hükümetini koruma sorumluluğuyla birlikte, kökten ayrılıklar Tahran’ın kürtlere karşı politikasını sallardı. Tüm senaryolarda, eğer Kuzey Irak’taki Kürt bağımsızlığını Erbil’in pankürt ulusalcılığını sahiplenmesi takip ederse, İran sert bir şekilde karşılık vermesi ihtimal dahilindedir. İran ve P5+1 (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya) arasındaki başarılı nükleer müzakereler de İran’ın Kürt meselesine muhtemel bakış açısını değiştirebilir. Yaptırımlardan kurtulmuş bir İran, enerji endüstrisi de dahil ileride iki ülke ekonomisinin entegresi için ciddi bir ulaşım ağı kurmaya da odaklanarak, yeni Kürt devletine yatırımlarını arttırma konusunda rahat davranabilir. Nükleer müzakerelerin başarısız olması durumunda ise, İran’daki muhafazakârlar pragmatistleri bastıracak ve İran’daki Kürt sorunu ile ilgilenme şansını azaltacaklardır.
Kaynak: Düşünce Mektebi
Raporun İngilizce formatı: