Uluslararası Af Örgütü, Türkiye yetkililerinin mülteci ve sığınmacıları yakaladığı, alıkoyduğu ve savaş bölgelerine geri dönmeye zorladığına dair güçlü delillere yer veren bir rapor yayımladı. Raporda, “Avrupa Birliği, mülteci ve sığınmacılara yönelik ciddi insan hakları ihlallerine suç ortağı olma tehlikesinde” deniliyor.
‘Avrupa’nın Bekçisi’ başlıklı belge Eylül ayından beri, AB-Türkiye göç görüşmeleriyle paralel olarak Türkiye yetkililerinin, yüzlerce mülteci ve sığınmacıyı otobüslere bindirerek, avukatları ve aileleriyle görüştürülmeden tutuldukları, bin kilometreden fazla uzaklıktaki izole alıkonma merkezlerine nasıl taşıdığını gösteriyor. Bazıları mütemadiyen günlerce kelepçelendiğini, dövüldüklerini ve kaçtıkları ülkelere zorla geri gönderildiklerini bildiriyor.
Konuyla ilgili açıklama yapan Uluslararası Af Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü John Dalhuisen, “Türkiye’de en hassas durumdaki bu insanların bazılarının keyfi alıkonduğunu belgeledik. Mültecileri ve sığınmacıları Suriye ve Irak gibi ülkelere geri dönmeye zorlamak sadece vicdansızca bir davranış değil, aynı zamanda uluslararası hukukun da doğrudan ihlalidir” dedi.
Dalhuisen sözlerine şöyle devam etti: “Bu bariz politika değişikliği, Türkiye yetkililerinin mülteci ve sığınmacılara yönelik genel olarak olumlu ve insani yaklaşımıyla ters düşen yeni bir gelişme. Bu yılın Eylül ayına kadar, Türkiye’deki mültecilerin ve sığınmacıların karşılaştığı başlıca insan hakları sorunlarına yasadışı alıkonma ve sınırdışı uygulamaları dahil değildi. Türkiye, Suriye’den yaklaşık 2,2 milyon kayıtlı geçici koruma altındaki mülteci ve diğer ülkelerden gelen yaklaşık 230 bin sığınmacı ve mülteci ile dünyada en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapan ülke konumunda. ”
Kasım ayındaki Türkiye-AB göç anlaşmasının (Eylem Planı) bir parçası olarak, Avrupa Birliği, Türkiye’nin mülteci ve göçmenlerin AB’ye geçişleri engelleyecek tedbirleri güçlendirileceği taahhüdü üzerine, ülkedeki mülteciler ve sığınmacıların insani durumunun iyileştirilmesi için üç milyar Avro’luk bir maddi destek vaadinde bulundu.
AB, Türkiye ile işbirliğini güvence altına alarak düzensiz göçü biran önce azaltma konusunda kaygılı. Oysa, öte yandan fonlarının mülteci ve sığınmacıların yasadışı biçimde Suriye ve Irak’a geri dönmeye zorlanması için kullanılan tesislerdeki ekipman ve altyapı için kullanılmasına izin veriyor. Erzurum Geri Gönderme Merkezi’nde tutulan mülteciler, Uluslararası Af Örgütü’ne, merkezin AB katılım öncesi programı tarafından fonlandığını belirtecek şekilde yatakların ve bardakların üzerinde etiketler olduğunu gösterdiler.
Ankara’daki AB yetkilileri 6 Ekim’deki Eylem Planı taslağında vurgulanan AB fonlu Kabul ve Barınma Merkezlerinin aslında Alıkonma ve Geri Gönderme Merkezleri olarak kullanılacağı konusunda Uluslararası Af Örgütü’nü teyit etti.
Alıkonulan mülteci ve sığınmacıların tamamı Uluslararası Af Örgütü’ne, güney veya doğudaki merkezlere götürülmeden önce, aralarında Edirne ve Muğla’nın da bulunduğu Batı illerinde alıkonulduklarını söylediler. Bu kişilerden pek çoğu AB’ye düzensiz bir şekilde geçme niyetinde olduğunu veya teşebbüsünde bulunduğunu söyledi.
Raporda şu açıklamalara yer verildi: “Mülteci ve sığınmacılar herhangi bir açıklama yapılmadan ve yasal bir dayanağı olmadan Osmaniye Düziçi’ndeki bir kampta veya Erzurum’daki Geri Gönderme Merkezi’nde iki ay kadar alıkonuldu. Avukatları veya aileleri de dahil olmak üzere dış dünya ile iletişim kurmaları engellendi. Sadece yetkililerden gizledikleri cep telefonları vasıtasıyla iletişim kurabildiler.”
Türkiye’de yaşayan Suriyeli bir erkek, kızının kendisiyle ankesörlü bir telefonda irtibat kurmayı başardıktan sonra otobüse binip Erzurum Geri Gönderme Merkezi’ne 23 saatlik yolculuk yaptı. Ancak, vardıktan sonra yetkililer kızının merkezde olduğunu ne teyit etti ne de reddeti.
Uluslararası Af Örgütü, alıkonma merkezlerinde yaşanan üç fiziksel istismar vakası ve ayrıca kötü muameleye dair sayısız anekdotla raporu belgeledi.
40 yaşındaki Suriyeli bir erkek, Erzurum Geri Gönderme Merkezi’nde elleri ve ayakları zincirlenmiş bir şekilde tek başına bir odada yedi gün boyunca tutulduğunu belirtti. Bu kişi Uluslararası Af Örgütü araştırmacılarına şöyle dedi: “Ellerinize ve ayaklarınıza zincir vurulduğu zaman, bir köle gibi hissediyorsunuz, sanki insan değilmişsiniz gibi…”
Bazıları için yasadışı alıkonmanın acı verici tecrübesini anlayamadıkları Türkçe belgeleri imzalamaya zorlandıktan sonra Suriye veya Irak’a sınırdışı edilmek takip etti.
Mülteci ve sığınmacılar Uluslararası Af Örgütü’ne, merkezden ayrılmanın tek yolunun geldikleri yere geri dönme taahhüdünü vermeleri olduğunu söyledi. 23 yaşındaki Suriyeli bir erkek Uluslararası Af Örgütü’ne, üç yaşındaki bir çocuğun kendi rızasıyla Suriye’ye döneceğine delil olarak parmakizi vermeye zorlandığını söyledi.
Araştırmacılar geçtiğimiz aylarda Türkiye’den Suriye ve Irak’a yüzden fazla zorla geri gönderme vakasını belgeledi. Gerçek sayının çok daha yüksek olmasından ve Afganistan’a yapılan sınırdışı işlemlerinin de buna dahil olmasından korkuluyor.
Raporda Uluslararası Af Örgütü Türkiye’yi, yasadışı alıkonma ve sınırdışı işlemlerine son vermeye çağırdı. Çağrıda şöyle denildi: “AB ve Türkiye, AB-Türkiye Eylem Planı’nın insan haklarına uygunluğunu ve göç ile ilgili alıkonma amaçlarına yönelik AB fonlarının kullanımını denetlemek için etkin ve bağımsız bir gözlem mekanizması oluşturmalıdır. Bu önlemler yerine getirilene kadar, Eylem Planı’nın uygulanması askıya alınmalıdır.”