Uluslararası Af Örgütü’nün “2017’den 2018’e Dünyada İnsan Haklarının Durumu” başlıklı yıllık raporu 22 Şubat 2018 tarihinde yayımladı. Rapor, 2017 yılında dünyada nefret dolu ve ötekileştiren söylemlerin arttığına ve ayrımcılığı normalleştirdiğine dikkat çekiyor.
159 ülkedeki insan haklarına dair yıllık bir değerlendirme sunan raporda lider ve politikacıların belirli grupları kimlikleri nedeniyle şeytanlaştırma eğiliminin giderek yaygınlaştığı ve yıkıcı sonuçlara yol açtığı belirtiliyor. Buna karşılık sosyal adalet için ilk kez harekete geçenler ile deneyimli aktivistlerin oluşturduğu ve giderek büyüyen hareketin, baskıya doğru kayan çizginin tersine çevrilmesi yönünde umut verdiği ifade ediliyor.
Rapora dair değerlendirmede bulunan Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Salil Shetty “Geçtiğimiz yıl dünya krizlere gömüldü; önde gelen liderler bize nefret ve korkudan gözleri kararmış, kabus gibi bir toplum vizyonu sundu. Bu durum karanlığı destekleyenleri cesaretlendirdi ancak çok daha fazla insana da daha umutlu bir gelecek için mücadele etme ilhamı verdi” dedi.
Myanmar’da etnik temizlik yaşanıyor
Myanmar ordusunun Arakanlı Müslümanlara karşı yürüttüğü etnik temizliğe dikkat çeken Shetty, “Toplumun azınlıklardan nefret etmeye, korkmaya ve suçlamaya teşvik edilmesinin nihai sonuçlarını Myanmar’da ordunun Arakanlılara yönelik yürüttüğü dehşlet verici etnik temizlik harekatıyla açıkça gördük” değerlendirmesinde bulundu. Rapor, sınırdaki polislerle işbirliği yapan Myanmar ordusunun, belirlenemeyen sayıda Arakanlı Müslümanı öldürdüğü; onlara işkence yaptığı, kadın ve kız çocuklarına cinsel şiddet uyguladığını, yaşadıkları yerlere mayın döşediğini ve köylerini yaktığını belirtiyor.
Myanmar’dan Irak’a, Güney Sudan’dan Suriye’ye ve Yemen’e kadar birçok ülkede insanlığa karşı suç işlendiğini belirten Shetty, savaş suçlarına verilen zayıf tepkiye dikkat çekti. Rapor, 2017 sonunda Suriye’deki çatışmalarda ölen sayısının 400 bini aştığını ve 11 milyon Suriyelinin ise ülke içinde ve dışında yerinden edildiğini belirtiyor. Suriye’de silahlı tarafların savaş suçları işlediği; özellikle Suriye hükümetinin, başta Rusya olmak üzere, müttefikleriyle sivilleri hedef aldığı, kimyasal silahlar ve diğer yasaklı silahları kullandığı ifadelerine yer verildi.
Yunan adaları mülteciler için fiilen hapishaneye dönüştü
Uluslararası Af Örgütü, mülteci krizinin bu yıl da öne çıkan konular arasında yer aldığını, Avrupa Birliği’nin (AB) Libya ve Türkiye’yle imzaladığı geri gönderme anlaşmaları nedeniyle AB’ye geçen mülteci ve göçmen sayısının düştüğünü kaydetti. AB’nin düzensiz göçü durdurma çabalarını artırdığı ve korumaya ihtiyacı olan mülteci ve göçmenleri geri göndermeye devam etti.
Yunan adalarının mülteci ve göçmenler için fillen bir hapishaneye dönüştüğü ifade edilen raporda, yaklaşık 13 bin sığınmacının yetersiz koşullarda kamplarda beklediği belirtildi. Ayrıca AB devletlerinin Libya’da mülteci ve göçmenlere yönelik, işkence ve gasp da dahil olmak üzere, hak ihlallerinden sorumlu aktörlerle işbirliği yapması eleştirildi.
Washington D.C.’de düzenlenen küresel rapor lansmanı ile Uluslararası Af Örgütü, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın insan hakları konusunda geriye adım attığı ve bu durumun tehlikeli bir emsal oluşturduğu konusunda uyardı. Trump’ın göçmenlere yönelik art arda yayımladığı ve kamuoyunda “Müslüman yasağı” olarak bilinen kararnamelerin yanı sıra Meksika sınırına duvar örme planının insan haklarına dair büyük bir gerileme olduğu belirtildi.
Fransa’da protesto hakkına getirilen sınırlamalar ile Macaristan ve Polonya’da sivil topluma yönelik müdahaleler de geriletici uygulamalara örnek gösterildi. Ancak gerici politikaların birçok kişiyi de devam eden mücadelelere katılmaya teşvik ettiği belirlendi. Shetty, “Protesto hareketlerinin küresel olarak yükselişte olduğuna ilişkin belirgin işaretler var. Hükümetler bu hareketlere karşı dururlarsa şayet, kendi meşruiyetlerini sarsacaklar” dedi.
Mısır’da muhalefete benzeri görülmemiş bir baskı uygulanıyor
Uluslararası Af Örgütü’nün yayımladığı rapora göre 2017’de yüzlerce aktivist öldürüldü, medya susturulmaya çalışıldı ve devletler utanmadan insan hakları savunucularının peşine düştü. En yüksek sayıda gazetecinin hapiste olduğu ülkeler Türkiye, Mısır ve Nobel ödüllü yazar Liu Xiaobo’yu muhalefet nedeniyle hapse atan Çin’di. Shetty, “Hükümetler, insan hakları aktivistlerini bastırabileceklerini sanıyor ama bizler susturulmayı reddediyoruz. Efsanevi Çinli aktivist Liu Xiabo’nun bize öğrettiği bir şey varsa o da tam da imkansız göründüğü zaman hakikatleri tüm gücümüzle söylememiz gerektiğidir” değerlendirmesinde bulundu.
Mısır’da insan hakları çalışmaları benzeri görülmemiş bir biçimde engellendi, STK’ların kapatıldığı, malvarlıklarının dondurulduğu ve hükümet izni olmadan araştırma yayımlanmasına beş yıl hapis cezası getirildi. İran’da ifade özgürlüğü, toplanma ve barışçıl gösteri hakkının yanı sıra düşünce ve ifade özgürlüğü ağır biçimde kısıtlandı. 2017’de de İran’da sistematik olarak adil olmayan yargılamaları ve işkence devam etti.
Raporda, İsrail’in Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria’da yerleşimlerini genişlettiği ve Filistinlilerin hareket özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtladığına dikkat çekildi. Yemen’de Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun gelişigüzel saldırılara devam etti, bu saldırılarda sivillerin öldürüldü ve yaralandı. 28 milyonluk Yemen’de nüfusun dörtte üçünün yardıma muhtaç olduğu ve dünyanın en kötü insani krizine dönüştüğü bildirildi.
Türkiye: Devam eden olağanüstü hal hak ihlallerine zemin yarattı, baskı arttı
Uluslararası Af Örgütü Kıdemli Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner, Türkiye’de devam eden olağanüstü halin insan hakları ihlallerine zemin oluşturduğunu ve sivil toplum üzerindeki baskının arttığını söyledi. 2017’de muhalifler acımasızca bastırıldı; gazeteciler, aktivistler, akademisyenler, avukatlar ve insan hakları savunucuları tutuklandı, mahkum edildi, medyada hedef gösterildi ve KHK’larla dernekler kapatıldı.
Yargıda devam eden şiddetli baskıya vurgu yapan Gardner, keyfi ve uzun tutuklamaların yanı sıra adil yargılanma hakkı ihlallerinin rutin olarak devam ettiğini belirtti. Ayrıca hakim ve savcıların, kolluk mensuplarının gerçekleştirdiği iddia edilen hak ihlallerinin soruşturulması ve yargılanması konusunda artan isteksizliğine dikkat çekti.
Uluslararası Af Örgütü tarihinde ilk defa bir ülke direktörü ile yönetim kurulu başkanının tutuklandığı belirtildi. Haziran ayında gözaltına alınan Uluslararası Af Örgütü Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç hakkında ByLock indirdiği iddiasıyla “terör örgütü üyeliği” davası açıldı. Kıdemli Türkiye Araştırmacısı Gardner, “Taner Kılıç’ın telefonunda ByLock bulunmadığına dair 2 bağımsız rapor sunulmasına ve masumiyetinin açık olmasına rağmen tutukluğun devamına karar verilmesi utanç verici” dedi.
Ayrıca aralarında Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser’in de bulunduğu 10 hak savunucusu hakkında uydurma “terör örgütü üyeliği” suçlamalarıyla dava açıldığı, savunuculardan sekizinin Temmuz’dan Ekim’e kadar tutuklu kaldığı bilgisine yer verildi. Mahkemenin Taner Kılıç’ın davasıyla hak savunucularının davasını birleştirdiği bildirildi.
Güneydoğuda 2015 ve 2016 yıllarında uygulanan sokağa çıkma yasakları nedeniyle evlerinden edilen 500 bin kişinin barınma ve geçim kaynaklarına erişim sağlanmadığını söyleyen Gardner, “Yetkililer bu kişilerin evlerine nasıl dönecekleri konusunda kapsamlı bir plan sunmadı. Ayrıca Diyarbakır’ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağı sırasında evlerinden edilenler, tüm ilçeyi etkileyen kentsel dönüşüm planı kapsamında tahliyeye zorlandı ve ikinci defa evlerini kaybetti” dedi.
Gözaltılarda ve cezaevlerinde işkence, kötü muamele ve hak ihlallerinin sürdüğünü belirten Gardner, Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrasına kıyasla bu tür vakaların azaldığını söyledi. Kasım ayında Ankara’daki yetkililer uydurma güvenlik gerekçeleriyle lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks (LGBTİ+) hakları alanında düzenlenen etkinliklerin sınırsız süreyle yasakladı. Silahlı grupların ayrım gözetmeyen ve sivilleri hedef alan saldırılarının devam etti ancak önceki yıllara kıyasla daha az saldırı gerçekleşti.
Türkiye’nin 3 milyondan fazla kayıtlı Suriyeli mülteci ile dünyanın en büyük mülteci gruplarından birine ev sahipliği yaptığı vurgulanan raporda, mültecilerin durumunu iyileştirmeye yönelik yeni girişimler olduğu bildirildi. Ancak Suriyeli olmayan mültecilerin statülerinin belirlenmesi konusunda adil ve etkin prosedürlere ulaşamadığı ifade edildi. Ayrıca Suriye de dahil olmak üzere zorla geri göndermelerin sürdüğü kaydedildi.
TÜRKÇE:
ENGLISH: